Şehir üzerindeki düzenli uçuşumu gerçekleştirirken yanımdan Anka’nın hızla geçtiğini görünce panikledim. Birden dönüp yanıma geldi. Telaşlıydı.
Ne olduğuna anlam veremedim ama Anka’yı takip etmeye başladım. Şehrin dağ ile başlayan yamaçlarından birine uçtuk. Alçalmaya başladığımızda ağaçların arasında bir kulübe gördüm. Anka kulübenin arka tarafına yöneldi. Ben ise kapısının önüne indim. Kulübenin içerisinden çığlıklar geliyordu.
Çocuklardan hiç beklemediğim bir karşılık aldım.
O anda etrafıma baktım. Asıl tehlikede olan benmişim. Etrafım farklı mekanik aletlerle çevriliydi ve yavaşça üzerime doğru geliyorlardı. Kimisinde dört tekerlek üzerine oturmuş bir detektör, kimisinde elektrik veren şok aleti, kimisinde olumsuz frekans yayan bir sinyal gönderici ve kimisinde de ateş püskürtücü vardı. Profesyonel robotlara benzemiyorlardı. Muhtemelen birileri tarafından tasarlanmışlardı fakat neden bu kulübeye saldırıyorlardı? Çocuklardan ne istiyorlardı?
Kulübeye doğru geri çekildim. Her an saldırabilirler ve beni etkisiz hale getirebilirlerdi. Bir çözüm bulmalıydım. Muhtemelen Anka da arka tarafta aynı sıkıntıyı yaşıyor olacak ki bana yardıma gelememişti.
Robotlar birbiri ile bağlantılı haldeydi fakat içlerinden biri uzaktaki bir makine ile sinyal alışverişi yapıyordu. Bu sinyali fark edince Göktürk ile bağlantı kurdum. Koordinatları ve sinyalin gittiği konumu gönderdim. O da tehlikeyi fark etmiş ki hemen yardım edeceğini söyledi.
Birden üzerime gelen ateş topuna karşı havalandım. Uçup bu tehlikeden kurtulabilirdim fakat saldırı bana değil, kulübedeki çocuklaraydı. Onlara bir şey olmaması için zaman kazanmalıydım. Tekrar alçalıp ana robota doğru hamle yaptım. Sinyal bozucu başka bir robot bir anda beni etkiledi ve ne olduğunu anlamadan aşağıya düşmeye başladım. Yere çarpmadan son anda kurtulup yönümü değiştirdim.
Birkaç robot kulübeye yaklaşmıştı. Her an ateşleri ile tahta kulübeyi yakabilirlerdi. Onlara doğru hızlanıp kenarda duran ağaç kütüklerini devirdim. Yuvarlanan kütükler iki robotu etkisiz hale getirdi. Biri de geldiği yöne doğru kaçtı. Çocuklardan birinin yankılanan sesi ile arkama döndüm.
Tam karşı koyacaktım ki yediğim elektrik şoku ile tüm fonksiyonlarım etkisiz hale geldi. Yardıma Anka gelmeseydi orada kaç saniye kalabilirdim bilmiyorum. Robot aldığı darbe ile elektriği kesince kendime geldim. Anka’ya saldıran ateş püskürtücüye de ben dur deyince robotlar birden toplandı ve bize doğru döndüler. Galiba uzaktan bizi gören birileri vardı ve artık bizi ortadan kaldırmak istiyorlardı.
Robotlar harekete geçtiği anda birden durdular ve ortalık sessizleşti. Hiç birinden çıt çıkmıyordu. Anka ile birbirimize baktık. Bu bir tuzak olabilirdi. Öylece birkaç dakika bekledik fakat robotlar çalışmıyordu. Sanki birileri fişini çekmişti.
Gökyüzünde beliren Göktürk’ü görünce rahatladık. Aşağıya hızla indi ve bize sevindirici haberi verdi.
Göktürk’ün sözünü işiten çocuklar kulübeden çıktılar ve koşarak yanımıza geldiler.
Çocuklardan biri hemen anlatmaya başladı.
Anka, Göktürk ve ben birbirimize baktık. Bu şehre hizmet etmekten ve çocukları mutlu etmekten nasıl keyif aldığımızı bir kez daha hissettik.